VAKIF ÜNİVERSİTESİNDE ÇALIŞAN AKADEMİSYENİN ALACAK HAKKI İLE İLGİLİ DAVA
Vakıf Üniversitesinde çalışmakta olan profesör müvekkilimiz ile ilgili işçilik alacakları hakkındaki davamızı İstanbul İş Mahkemesinde açmıştık. Dava dilekçemiz şöyleydi :
İSTANBUL İŞ MAHKEMESİNE
DAVACI :
VEKİLİ : AV.ŞAHİN ÇARŞANBALI (İst.Barosu-41587)
Cevizli Mah. Ulubey Sk. No.4/A Nursanlar-1 Plaza D.51 Kartal İstanbul Tel. 0536 027 0595
DAVALI : ….. VAKIF ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ
DAVA KONUSU: Usul ve yasaya aykırılık teşkil eden haksız fesih işlemi ile birlikte muaccel hale gelen işçilik alacaklarından, fazlaya ilişkin talep ve haklarımız saklı kalmak kaydı ile fesih tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faiz ile 50 TL kıdem tazminatı (kısmi alacak), temerrüt tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile 50 TL yıllık izin ücreti alacağı (kısmi alacak), temerrüt tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile 50 TL ihbar tazminatı (kısmi alacak), temerrüt tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faiz ile 50 TL haftalık izin ücreti (belirsiz alacak), temerrüt tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faizi ile 50 TL fazla mesai alacağı (belirsiz alacak), temerrüt tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faizi ile 50 TL ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağı (belirsiz alacak), temerrüt tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faizi ile 50 TL ücret alacağı (kısmi alacak), temerrüt tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile 50 TL şua izin alacağı (kısmi alacak), temerrüt tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile 50 TL haksız fesih tazminatı (belirsiz alacak), temerrüt tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile 50 TL kötü niyet tazminatı (kısmi alacak), temerrüt tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiz ile 50 TL ayrımcılık tazminatı (belirsiz alacak), temerrüt tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiz ile 50 TL işe başlatmama tazminatı (belirsiz alacak), temerrüt tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faizi ile 50 TL işe iade sonrası boşta geçen süre tazminatı (belirsiz alacak), temerrüt tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faizi ile 50 TL yol parası, yemek parası ve ikramiye alacağı (belirsiz alacak) ve diğer sosyal haklar da dahil olmak üzere şimdilik toplam 700 TL’nin, masraf, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesi talebidir.
AÇIKLAMALAR:
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu madde 3 gereği dava şartı olan zorunlu arabuluculuk nedeniyle arabulucu talebinde bulunulmuş fakat arabuluculuk çalışmaları 2021/…– 2021/… sayılı tutanakla anlaşmazlıkla sonuçlanmıştır. (Ekli)
Müvekkil Prof.Dr…..08.10… tarihinden beri …… Anabilim Dalında öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Müvekkil, 4A sigortalı olarak 4857 sayılı Kanun kapsamında çalışmış olup, işveren ile aralarında söz konusu Kanuna tabi iş sözleşmesi bulunmaktadır.
A)USULE İLİŞKİN AÇIKLAMALARIMIZ
Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 23/2 maddesi uyarınca: ‘’Vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 sayılı Kanunda devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabidir. Bu personelin aylık ve diğer özlük hakları bakımından ise 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır.’’
Müvekkil üstlendiği görevi; davalı Vakıf Üniversitesiyle, Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 23.maddesine istinaden ve bu maddenin verdiği yetkiye göre yaptığı bir sözleşme gereği yürütmektedir.
Anılan maddeye ve yapılan sözleşmeye göre, davalı üniversite ile müvekkil arasındaki ilişki; özel hukuk kurallarına göre belirlenen özel hukuk ilişkisidir. Davalı vakıf üniversitesinin, mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasa’da belirtilen hükümlere tabi olması, müvekkilin iş sözleşmesi ile çalışma olgusunu ortadan kaldırmamaktadır. Nitekim aşağıda belirttiğimiz Yargıtay kararları da işbu davanın mahkemenizde açılması gerektiğini göstermektedir.
İş Mahkemeleri Kanunu madde 6’ya göre; iş mahkemelerinde açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi ile işin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesidir.
İş Kanunu madde 32’ye göre ücret alacaklarında zamanaşımı 5 yıldır. Davalı üniversite iş sözleşmesini …. tarihinde feshetmiş olup davamız süresi içinde açılmıştır.
B)ESASA İLİŞKİN AÇIKLAMALARIMIZ
Müvekkil Prof.Dr….. 08.10.201.. tarihinden beri …Vakıf Üniversitesi bünyesinde öğretim üyesi olarak görev yapmakta iken ….. tarihinde iş sözleşmesi gerçeğe aykırı sebeplerle haksız bir şekilde feshedilmiştir. Bu davalı üniversitenin ilk haksız fesih işlemi değildir. Daha önce de müvekkilimin iş sözleşmesi haksız yere iki kez feshedilmiş olup müvekkilim mahkeme kararlarıyla işe iade edilmiştir.
Davalı üniversite mahkeme kararına geç de olsa uyarak müvekkile … tarihinde yeni bir sözleşme imzalatarak işe başlatmıştır. Ancak ….tarihinde tekrardan sözleşmesini haksız yere feshetmiştir. Davalı üniversite tarafından müvekkile gönderilen ihtarnamede fesih sebebi olarak taraflar arasında akdedilen ….. tarihli sözleşmeye binaen; müvekkilin ….. Hastanesi’nde hasta kabul etmesi ve çalışması gösterilmiştir. Bu sözleşmeye göre akademik personelin yazılı izin olmadan davalı idare dışında ücretli veya ücretsiz çalıştığının tespit edilmesi halinde idarenin tek taraflı fesih hakkının düzenlendiği ve feshin de buna istinaden yapıldığı bildirilmiştir.
Davalının daha önceki haksız fesihlerindeki iddiaları nasıl gerçek dışıysa müvekkilin üniversitede çalıştığı dönemde başka hastanede çalıştığı iddiası da tamamen gerçek dışıdır. Zira müvekkil mahkeme kararı ile davalı bünyesinde çalışmaya başladıktan çok önce başka hastanede çalışmayı bırakmış̧tır. Belirtilen hastanede çalıştığı dönemde müvekkil ile ….. Vakıf Üniversitesi arasında bir iş sözleşmesi ve fiili bir çalışma mevcut değildir. Bu iddialarına sebep olarak da …. Hastanesi’nin internet sitesinde müvekkilin isminin halen yer alıyor olması gösterilmiştir. Daha önce çalışmış olduğu bir hastanenin web sitesinde müvekkilin fotoğraf ve bilgilerinin yer alması orada halen çalışıyor olduğu anlamına gelmemektedir. Müvekkil, davalı …. Vakıf Üniversitesi ile akdettiği sözleşme sonrasında başka bir hastanede çalışmamıştır. Sadakat borcu iş sözleşmesinin devamı süresince söz konusu olabilir. Müvekkil, sözleşmede fesih sebebi olarak gösterilen sadakat borcuna aykırı bir davranışta bulunmamıştır. Sosyal güvenlik kayıtlarında da görüleceği üzere müvekkilin çalıştığı dönemler belli olup gayri resmi bir çalışma ilişkisi olmamıştır. Üstelik bu hususta müvekkilin savunması dahi alınmamıştır. Müvekkile sorularak işin aslının öğrenilebilmesi mümkünken bunun yapılmayıp fesih yoluna başvurulması davalının kötü niyetli olduğunun da açık göstergesidir. Kaldı ki davalı kurumun eski kadrosunda olan akademisyenlerinin halen sitesi olması o kişilerin gayriresmi çalışmaya devam ettiğini mi göstermektedir? Davalı kurumun müvekkil ile olan ilişkisi kanun hükümlerini çiğnemek ve mahkeme kararlarını yok saymak suretiyle olmuştur.
Ayrıca davalı üniversite, mahkeme kararını uygulamayarak müvekkili daha önce görev yaptığı ….Anabilim Dalı Başkanlığı görevine atamaktan imtina ederek …..programında göreve atamıştır. Davalı üniversitenin mahkemenin kararına uymuş gibi gözükmesine rağmen müvekkili daha önce çalıştığı pozisyondan daha pasif bir pozisyona ataması işe iade konusunda samimi olmadığını göstermektedir. Atandığı pozisyonda kendisi gibi öğretim üyesi olarak çalışan kişilere ayrı odalar tahsis edilmiş olup müvekkile oda dahi tahsis edilmemiştir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 5.maddesinde işverenin eşit davranma ve ayrım yapmama borcu yer almaktadır. Davalı işveren gerçekleştirmiş olduğu bu fiillerle hem Anayasa’nın eşitlik ilkesine hem de 4857 sayılı İş Kanunu’nun 5.maddesindeki temel kurallara aykırı davranmıştır. Davalının yapmış olduğu bu atamanın ve gerçekleştirdiği eylemlerin aynı zamanda müvekkile karşı mobbing amacı güttüğü de aşikardır.
Davalı üniversite, müvekkilin çalıştığı dönem boyunca hakkında birçok kez asılsız ithamlarda bulunarak hukuka aykırı soruşturmalar açmış, bu şekilde psikolojik baskı uygulayarak müvekkili yıldırmaya çalışmıştır. Müvekkilin…tarihinden … tarihine kadar çalıştığı gerek sağlık bakanlığına ait hastanelerde gerekse …ve … Üniversitesi hastanelerinde hakkında hiç soruşturma yürütülmeyip davalı üniversitede çalışırken bunca soruşturmayla muhatap olmasının mantıklı hiçbir izahı yoktur. Müvekkil adeta mesai dışı zamanının büyük çoğunluğunu hakkında keyfi şekilde soruşturma açmayı kendine görev edinen davalının açtığı soruşturmalara savunma ve cevap yazarak geçirmek zorunda kalmıştır. Mesleki açıdan yorucu ve zorlu bir görev ifa eden müvekkilin dinlenme hakkı da bu şekilde elinden alınmıştır. Üstelik …alanında çalışması dolayısıyla yüksek dozlarda radyasyona maruz kalan müvekkile yasal hakkı olan şua izni dahi müvekkil tarafından talep edilmesine rağmen verilmemiştir.
Davalı üniversitenin mahkeme kararları ile işe iade edilen müvekkilin sürekli açığını aradığı, bulamayınca da gerçeklikle uyuşmayan sebepler öne sürerek göreve iadelerinin akabinde müvekkilin sözleşmesini haksız yere feshettiği görülmektedir. Davalının süreklilik arz eden bu tutumu, müvekkile karşı husumet beslediğinin açık bir göstergesidir.
Bu yapılanlar ile müvekkile görevini yaptırmama ve üniversiteyi terk etmeye zorlama amaçlanmışsa da görevini ve mesleğini seven bir hekim olan müvekkil mobbing teşkil eden eylemlere rağmen görevini en iyi şekilde yerine getirmiştir. Akademik ve mesleki kariyeri boyunca özverili çalışmalarının karşılığında gördüğü muameleyi hak etmemesine rağmen iş akdini sonlandırmamış, davalı üniversitede en iyi performansla çalışmasını sürdürmüştür. Müvekkil işverene karşı sadakat yükümlülüğüne aykırı davranmamış, aksine bu kadar yıldırma politikasına, mobbinge rağmen işverene zarar verecek hallerden kaçınmıştır.
Müvekkil hakkındaki işten çıkarma işlemi SGK kayıtlarında 29 kod olarak görünmektedir. Bu kodun İş Kanunundaki karşılığı İş Kanunu 25/2 maddesidir. Yani ahlak ve iyi niyete uymayan hali temsil eder. Çalıştığı alandaki kabiliyeti ve uzmanlığı ile Türkiye Cumhuriyeti’nin yetiştirdiği uluslararası alanda kabul görmüş önemli bir bilim insanının bu kodla çıkışının yapılması kabul edilecek bir durum olmayıp müvekkilim için çok rencide edicidir.
Yukarıda açıklandığı üzere müvekkil Prof.Dr…. davalı üniversite tarafından hiç hak etmediği bir şekilde tamamen keyfi nedenlerle haksız ve hukuka aykırı olarak mağdur edilmiştir. Tüm hususlar dikkate alındığında haksız olarak işten çıkarılan davacının hak ettiği işçilik alacaklarının davalı üniversite tarafından ödenmesi gerekmektedir.
Örnek Yargıtay Kararları:
...kamu hizmeti kamu görevlisi sayılan işçilerle de yürütülebilir. Vakıf Üniversitelerine Devlet Üniversiteleri gibi ayrıcalıklar tanınması ve kamu hizmetini yapmalarının sağlanması, kamu hizmetini sağlamak için çalıştırdığı öğretim görevlilerini statü hukukuna tabi kılmaz. Normatif düzenlemelerde belirtildiği gibi mali ve idari konularda Vakıf Üniversiteleri Devlet Üniversiterinden ayrılmış ve yönetmelik hükümleri ile açıkça öğretim elemanlarının aylık ve özlük hakları konusunda 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi olacakları belirtilmiştir.
Davacı; davalı Yüksek Okulda üstlendiği görevi, davalı vakıf ile yaptığı bir sözleşme gereği yürütmüştür. Anılan sözleşme, Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 23. maddesine istinaden ve bu maddenin verdiği yetkiye göre yapılmıştır. Anılan maddeye ve yapılan sözleşmeye göre, davalı ile davacı arasındaki ilişki; özel hukuk kurallarına göre belirlenen özel hukuk ilişkisidir. Davalı v….yüksek okulunun, mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasa’da belirtilen hükümlere tabi olması, davacının iş sözleşmesi ile çalışma olgusunu ve buna bağlı olarak İş Mahkemesinin görevini ortadan kaldırmaz. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca uyuşmazlık adli yargı yolunda ve iş mahkemesinde çözülmelidir. (Yargıtay 9.Hukuk Dairesi 2014/8679 Esas, 2014/12210 Karar ve 10.04.2014 tarihli)
Davacı-karşı davalı vakıf üniversitesi, kamu hizmeti gören ve kanunla kurulmuş bir üniversitedir. Davalı-karşı davacı öğretim görevlisi ise; kanunla kurulmuş bu vakıfta çalışan ve niteliği itibari ile 2547 sayılı yasa kapsamında kamu hizmetini yürüten bir görevlidir. Burada önemli olan husus, davalı-karşı davacı öğretim görevlisinin bu görevi neye istinaden yürüttüğü, yani bu görevinde ne şekilde istihdam edildiğidir.
İncelenen dosya içeriğine göre davalı-karşı davacı öğretim görevlisi; davacı-karşı davalı üniversitede üstlendiği görevi, davacı-karşı davalı vakıf ile yaptığı bir sözleşme gereği yürütmüştür. Anılan sözleşme, Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 23. maddesine istinaden ve bu maddenin verdiği yetkiye göre yapılmıştır. Anılan maddeye ve yapılan sözleşmeye göre, davacı-karşı davalı üniversite ile davalı-karşı davacı öğretim görevlisi arasındaki ilişki; özel hukuk kurallarına göre belirlenen özel hukuk ilişkisidir.
Davacı-karşı davalı vakıf üniversitesinin, mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasa’da belirtilen hükümlere tabi olması, davalı-karşı davacı öğretim görevlisinin iş sözleşmesi ile çalışma olgusunu ortadan kaldırmaz. Davacı-karşı davalı vakıf üniversitesinin idari sözleşme ile eleman çalıştırması söz konusu olamaz. Davacı-karşı davalı üniversite ile davalı-karşı davacı öğretim görevlisi arasında iş ilişkisi bulunmaktadır. Mahkemece verilen görevsizlik kararı hatalıdır. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca uyuşmazlık adli yargı yolunda ve iş mahkemesinde çözülmelidir. (Yargıtay 9.Hukuk Dairesi 2014/15037 Esas, 2014/23989 Karar ve 09/07/2014 tarihli)
Dosya içeriğine göre davacı; davalı üniversitede üstlendiği görevi, davalı vakıf ile yaptığı bir sözleşme gereği yürütmüştür. Anılan sözleşme, Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 23. maddesine istinaden ve bu maddenin verdiği yetkiye göre yapılmıştır. Anılan maddeye ve yapılan sözleşmeye göre, davalı ile davacı arasındaki ilişki; özel hukuk kurallarına göre belirlenen özel hukuk ilişkisidir. Davalı vakıf üniversitesinin, mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasa’da belirtilen hükümlere tabi olması, davacının iş sözleşmesi ile çalışma olgusunu ve buna bağlı olarak İş Mahkemesinin görevini ortadan kaldırmaz. Mahkemece işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davaya bakmaya idari yargı yeri görevli olduğundan davanın yargı yolu yanlışlığı nedeniyle reddine karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir. (Yargıtay 9.Hukuk Dairesi 2014/2145 Esas, 2014/7139 Karar ve 01.04.2014 tarihli)
DELİLLER:
Karşı tarafın delillerine karşı delil sunma hakkımız saklı kalmak üzere;
-Özlük dosyası (Celp edilecek)
-Tanık
-Bilirkişi incelemesi
-Sair yasal delil.
-SGK dan …Vakıf Üniversitesine gönderilen yazı(Ekli)
-Müvekkile davalı tarafça gönderilen iş sözleşmesinin feshi ihtarı (Ekli)
NETİCE VE TALEP: Yukarıda arz ve izah edilen nedenler dahilinde;
- Davamızın kabulü ile,
- Usul ve yasaya aykırılık teşkil eden haksız fesih işlemi ile birlikte muaccel hale gelen işçilik alacaklarından, fazlaya ilişkin talep ve haklarımız saklı kalmak kaydı ile şimdilik,
- Fesih tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faiz ile 50 TL kıdem tazminatı (kısmi alacak),
- Temerrüt tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile 50 TL alacağı ihbar tazminatı (kısmi alacak),
- Temerrüt tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile 50 TL yıllık izin ücreti (kısmi alacak),
- Temerrüt tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faiz ile 50 TL haftalık izin ücreti (belirsiz alacak)
- Temerrüt tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faizi ile 50 TL fazla mesai alacağı (belirsiz alacak),
- Temerrüt tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faizi ile 50 TL ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağı (belirsiz alacak),
- Temerrüt tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faizi ile 50 TL ücret alacağı (kısmi alacak),
- Temerrüt tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile 50 TL şua izin alacağı (kısmi alacak),
- Temerrüt tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile 50 TL haksız fesih tazminatı (belirsiz alacak),
- Temerrüt tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile 50 TL kötü niyet tazminatı (kısmi alacak),
- Temerrüt tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiz ile 50 TL ayrımcılık tazminatı (belirsiz alacak),
- Temerrüt tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiz ile 50 TL işe başlatmama tazminatı (belirsiz alacak),
- Temerrüt tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faizi ile 50 TL işe iade sonrası boşta geçen süre tazminatı (belirsiz alacak),
- Temerrüt tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faizi ile 50 TL yol parası, yemek parası ve ikramiye alacağı (belirsiz alacak) ve diğer sosyal haklar da dahil olmak üzere toplam 700 TL’nin davacıya ödenmesini,
- Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini vekaleten talep ederiz.
EKLER:
-SGK dan … Vakıf Üniversitesine gönderilen, yaşlılık aylığı hakkında üst yazı
-Müvekkile davalı tarafça gönderilen iş sözleşmesinin feshi ihtarı
-Arabuluculuk Son Oturum Tutanağı
-Vekaletname
DAVACI VEKİLİ
AV.ŞAHİN ÇARŞANBALI
Bu dilekçe ile açmış olduğumuz davada davalı vakıf üniversitesi herhangi bir ödeme yapma yükümlülükleri olmadığını, tüm haklarının ödendiğini savunmuştur.
Mahkemece iş yeri sicil dosyası, SGK hizmet çetveli, davaya konu kayıt ve belgeler celbedilmiştir.
Dava Mayıs/2021 de açılmış olup gerekçeli karar Kasım/2021 tarihinde verilmiştir.
Davacı müvekkil hakkında açtığımız bu davada mahkemece görevsizlik karar verilmiştir. Mahkemenin usul hukuku gereği dayandığı hususHMK 114/1-b (Dava şartı olarak yargı yolunun caiz olamsı) ve HMK 115/2 (dava şartınoksanı varsa davanın reddedileceğine ilişkin madde) hükümelerine göre yargı yolunun caiz olmadığından bahisle görevsizlik kararı verilmiştir.
Anayasa’nın 131.maddesine göre vakıf üniversitelerinde çalışan akademisyenlerin mali ve idari konular dışında akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden devlet üniversitesinde çalışan akademisyenler gibi kabul edilir. İş mahkemesince bu hüküm davanın idari yargıda görülmesi için temel kabul edilmiştir. Oysa Anayasa hükmünde özellikle mali ve idari konular hariç tutulmuştur.
Yine mahkemece 2547 sayılı Kanunun 24 ve 26.maddelerine göre doçentlik ve profesörlük ünvanlarında atama tasarrufunun vakıf üniversitelerinde de mevcut olduğuna işaret edilmiştir. Fakat bu Anayasa hükmünü doğrular nitelikte akademik konu ilgili olup mali konunun dışındadır.
Mahkeme kararında da belirtildiği üzere bu hükümler profesör ile vakıf üniversitesi arasında sözleşme kurulması veya sözleşmenin feshine ilişkin olup akademik yöne ilişkindir. Bu bakımdan biz de aynı fikirdeyiz. Fakat davamızın mali yöne ilişkin olması nedeniyle akademik yön ile ilgisi yoktur.
Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 23/2 maddesine göre akademik ve idari personelin çalışma esaslarının 2547 sayılı kanuna, aylık ve özlük hakları ile ilgili olarak ise 4857 sayılı iş kanunu hükümlerine uygulanır demektedir. Mahkeme bu konuda ayrık düşünmekte ve görev konusunun kanunla düzenlenmesi gerektiği ve 2547 sayılı kanunda da görev konusu yer almadığından idari sözleşmeyle çalıştıklarını kabul etmek lazımdır. Biz bu konuda hem anayasada hem de yönetmelikte mali konuların ayrık tutulması nedeniyle görev konusunun 4857 sayılı İş Kanunu gereğince iş mahkemesi görev alanına girer.
Mahkemece atıf yapılan Uyuşmazlık Mahkemesi kararı kararları (2017/190 E, 2012/135 K-2019/818 E., 2019/818 K.-2020/479 E., 2020/626 K.) ve Yargıtay Genel Kurulu kararı (2016/9-1872 E, 2021/293 K.) gereğince;
- Vakıf üniversitesi süreli ve düzeneli nitelikteki kamu hizmetlerinde çalıştırdığı öğretim elemanı statüsü, göreve alınması, hak ve yetkileri gözetildiğinde kamu personeli olduğu açıktır.
- Öğretim elemanın sözleşmesinin feshi işlemi idari işlemdir.
- Fesihten kaynaklı tazminat istemi 2577 sayılı kanun 2/b gereği idari işlemden kaynaklı olması nedeniyle idari yargıda görülmesi gereklidir.
Esasen bu yorum yöntemi mevzuatın mali konuları ayrık tutması tercihi karşısında yeterli görülmemektedir. Zira bu yöntem kanun hükmünün olduğu yerde içtihatla yeni hüküm yaratmaya benzemektedir.
Avukatlar olarar istikrarlı yargı kararları ve doktrin görüşlerinden yararlanarak mevzuat hükümlerini yorumlamaktayız. Yüksek yargı makamlarının farklı görüşler savunmaları hukukun yapısında olan bir durum olsa da uygulamacı olan avukatların üstlendikleri davalarda yol haritası oluşturmasına engel olmaktadır.
Bilimsel eser örneği vermek gerekirse Dr. Seracettin Göktaş’ın yazmış olduğu 25.01.2021 tarihli makalede yer aldığı üzere inceleme yazımızdaki durum hukuki öngörülebilirlik ve hukuki güvenlik ilkelerine aykırı bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.
Uygulamanın karmaşasına örnek olarak İş Mahkemesinin görevsizlik kararına dayanak yaptığı 18.03.2021 tarihli HGK kararına yakın tarihli olarak Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 2020/1953 Esas ve 2021/6122 Karar tarihli 11.03.2021 tarihli kararı örnek gösterebiliriz. Bu karar göre profesör ile vakıf üniversitesinin arasındaki sözleşmenin idari sözleşme olara kabul edilmesi için kamusal yetkinin getirdiği üstünlük ve otorite ölçütünün varlığı gereklidir. Vakıf üniversitenin akademik çalışmaları, öğretim elemanın sağlanması ve güvenlik yönünden devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tabi olması, iş sözleşmesiyle çalışma olgusunu ortadan kaldırmadığı gibi görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu gerçeğini değiştirmez.
Görevsiz Mahkeme Kararından Sonra Ne yapılmalıdır
İş Mahkemesinde uygulanacak usul hükümleri için İş Mahkemeleri Kanunu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunun hükümlerine bakılmalıdır. İdari yargının görevli olduğuna yönelik uyuşmazlık mahkemesi kararlarının istikrar kazanması nedeniyle iş mahkemesi kararını istinaf yoluna götürmek etkisiz bir müracaat olacağından idare mahkemesinde dava açmak gereklidir. İdari Yargılama Usulü Kanunu 9.maddesine göre İstanbul İş Mahkemesi kararının kesinleşmesinden itibaren 30 gün içinde idari yargıda dava açılabilecektir. Yine bu hükme göre görevsiz yargı yerine başvuru tarihi idare mahkemesine başvuru tarihi olarak kabul edilecektir.
Peki Tam Yargı Süresi İçinde İş Mahkemesine Başvuruldu Mu?
İYUK 9.maddeye göre iş mahkemesine başvuru tarihi idari yargıya başvuru tarihi olarak kabul edilecek ise idari yargı süresi olan 60 gün içinde iş mahkemesine başvurulması esas alınacaktır.
İnceleme konusu olayda Aralık 2020 tarihinde vakıf üniversitesine başvuru yapılmıştır. İş mahkemesinin görevli olduğu düşünülerek Şubat 2020’de arabuluculuk yoluna gidilmiştir. İki hafta içinde arabuluculuk anlaşamama tutanağı düzenlenmiştir.
Peki Arabuluculuk Aşamasında İdari Yargı Süresi İşler Mi?
İş Mahkemeleri Kanunu 3/17 hükmüne göre arabulucuya başvuru tarihinden son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar zamanaşımı durur ve hak düşürücü süreler işlemez. O halde inceleme konusu davada tam yargı davası süresi olan 60 günlük süre iki haftalık arabuluculuk süresi bakımından işlemeyecektir. Şimdi hesaplayalım :
İdareye başvuru tarihi : 24.12.2021 (60 gün bekleme süresi başlıyor)
Arabulucuya başvuruna kadar geçen süre : 52 gün
Arabuluculuk başvuru ve son tutanak süresi : iki hafta süreler duruyor. 19.02.2021 tarihinde son tutanak düzenleniyor. Süre işlemeye başlıyor.
Dava açılış tarihi 08.05.2021 (arabuluculuktan itibaren geçen süre 78 gün)
Toplam geçen süre 130 gün
İdareye başvurudan itibaren cevap verilmemesi halinde 60 gün +60 gün =120 gün sonra dava açma süresi sona ermektedir.
İnceleme konusu olayda ise 130 gün sonra iş mahkemesinde dava açılmıştır.
Bu hesaba göre tam yargı için başvurusu süresi olan 60 günlük süre geçmiş bulunuyor. Peki bu haklı mı?
Tabi ki hayır.
Uyuşmazlık Mahkemesi Kararları Süreler Bakımından Belirleyici Olamaz
Elbetteki bu kadar çelişkili durumlar ortada iken ve mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulduğunda idare mahkemesinde 30 gün içinde açılacak davada süreden red kararı verilmemelidir. Zira uyuşmazlık mahkemesi kararlarına yakın yargı kararları ve doktrin karşısında mevzuat boşluğu nazara alınarak görevli mahkeme konusunu tayin etmek beklenmemelidir. Zira kanunla düzenlenmesi gereken görev konusunda mahkemeye başvuru yapacak vatandaş ve avukatların karmaşa yaşamaları kabul edilebilir bir durumdur.
Bu konu ile ilgili olarak verilmiş Danıştay 8.Dairesi 2019/5990 Esas ve 2021/1466 Karar sayılı 10.03.2021 tarihli kararı ise şöyledir :
Bir uyuşmazlığın, idare, vergi veya adliye Mahkemelerinin görev alanına girip girmediği hususunda bireylerin kararsız kalmaları veya mevzuatın yoruma açık olması nedeniyle dava açma süresinin farklı değerlendirilebildiği hallerde, 2577 sayılı Kanun’da belirlenen süreler geçirildikten sonra dava açılması halinde, Mahkemelerin süre şartını mutlak bir şekilde uygulamamaları, her somut olayın özelliğine göre bir değerlendirme yapmaları, bu değerlendirme sonucunda, olayın idare, vergi veya adli mahkemelerin görevine girip girmediği hususunda bireylerin karmaşaya düştüğü değerlendiriliyor ise davaların süreaşımı yönünden reddi yoluna gidilmemesi gerekmektedir. Bu durumda, davacının görevli yargı yerini açık ve anlaşılabilir bir şekilde belirleme imkanına sahip olması, bir başka ifadeyle davasının görüm ve çözümünde görevli yargı organının tespiti kapsamında bir tereddüt yaşamaması, hukuk uygulayıcılarının bile farklı kararlar vermesine sebep olabilecek düzenlemelerin mevcudiyeti, vb. süreaşımının değerlendirilmesinde dikkate alınması gereken hususlardır.
Bu çerçevede; dava konusu uyuşmazlığın görüm ve çözümünde görevli mahkemenin belirlenmesi hususunda yaşanan tereddütün, Uyuşmazlık Mahkemesinin anılan kararı ile giderilmesi karşısında, davacının görevli yargı yerini tereddütten uzak, açık ve anlaşılabilir bir şekilde belirleme imkanına sahip olduğu kabul edilemeyeceğinden, davacı tarafından 2577 sayılı Kanun’un 10. maddesi uyarınca davalı idareye yapılan 26.06.2013 tarihli başvuru üzerine davalı idarece altmış gün içerisinde herhangi bir cevap verilmemesi üzerine 26.08.2013 tarihi itibari ile başvurunun zımnen reddedildiğinin kabulü ile bu tarihten itibaren işleyecek altmış gün içerisinde dava açılması gerekirken bakılmakta olan davanın bu süre geçtikten sonra, 31.01.2014 tarihinde dava açma süresi geçirildikten sonra açılan davanın, süre aşımı nedeniyle esasının incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle süre yönünden reddi yönündeki idare mahkemesi kararı, hak arama özgürlüğünün ve mahkemeye erişim hakkının özünü ortadan kaldıracak mahiyette bulunduğundan anılan kararda hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
İdari Davalarda Avukatlık Ücreti
İdari iptal davalarında Çarşanbalı Hukuk bürosunun ücretleri hakkında bilgi almak için tıklayınız :
Bize Nasıl Ulaşabilirsiniz
02167065285 nolu kurumsal hattımızı kaydedip whatsapp üzerinden randevu talebi oluşturabilirsiniz.
Aynı şekilde web sitemizin iletişim bölümünden uygun gördüğünüz kısmından tarafımıza ulaşabilirsiniz.
Nasıl Çalışıyoruz
Bir davayı üstlenmeden önce müvekkil adaylarımız ile onlara en uygun olan iletişim kanalı ile 20 dakikalık ön görüşme yapıyoruz ve fiyat teklifimizi sunuyoruz. Fiyat teklifimizin 1 hafta geçerlilik süresi oluyor. Bu süre içinde müvekkil adayımız ve bizim üzerinde mutabık kaldığımız avukatlık ücreti olduğunda noter üzerinden tarafımıza çıkarılacak vekaletname ile işlemlere başlıyoruz. Haftalık geri bildirimler ile dosya hakkında müvekkilimize bilgi veriyoruz. Yazdığımız dilekçelerin son teyitlerini kendilerinden katkı sunmaları adına aldıktan sonra ilgili mahkemeye gönderiyoruz.
28.12.2021
AV.ŞAHİN ÇARŞANBALI