Ambulansta doktor bulundurulmaması nedeniyle gerçekleşen ölümde İDARENİN HİZMET KUSURU VARDIR!
Ambulansta doktor bulundurulmaması nedeniyle gerçekleşen ölümde İDARENİN HİZMET KUSURU VARDIR!
T.C. DANIŞTAY 15. DAİRE
E. 2013/4048 K. 2014/5742 T. 26.6.2014
KARAR : Dava; davacıların yakını F. Altın’ın 13.7.2006 tarihinde geçirdiği bademcik ameliyatı sonrası sunulan sağlık hizmetinin kusurlu işletilmesi sebebiyle öldüğünden bahisle, uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık 20.000-TL maddi ve 35,000-TL manevi olmak üzere toplam 55.000-TL tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Erzurum 1. İdare Mahkemesi’ce; Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’na yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlen rapor ile dosyada bulunan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, davacıların yakını F. A.’ın bademcik ameliyatına alınmasından önce gerekli tüm tetkiklerin yapılarak ameliyata engel halinin olmadığının tespit edildiği, ameliyat sırasında anestezi işlemi için verilen ilaçların doz ve niteliklerinin tıp kurallarına uygun olduğu, ameliyat sırasında aniden meydana gelen kalp durması ve buna bağlı gelişen akciğer ödeminin ameliyatın endikasyonu olduğu, yapılan ameliyat ve diğer tedavilerde ağır hizmet kusuru teşkil edecek bir eksiklik veya yanlışlığın mevcut olmadığı anlaşıldığından davaya konu olayda davalı idarenin tazmin yükümlülüğü olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar tarafından, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, anılan idare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
İdare hukuku ilkeleri ve Danıştay’ın yerleşik içtihatlarına göre, zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı hallerde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin ağır hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir Bünyesinde risk taşıyan hizmetlerden olan sağlık hizmetinden yararlananın zarara uğraması halinde, bu zararın tazmini, idarenin ağır hizmet kusurunun varlığı halinde mümkün olabilir
Dosyanın incelenmesinden; davacıların yakını 2002 doğumlu F. A.’ın12.7.2006 tarihinde boğaz ağrısı, nefes darlığı ve tekrarlayan tonsillit şikayetiyle başvurduğu Ağrı Devlet Hastanesi’nde yapılan muayene sonucunda kronik tonsillit tanısıyla hastaneye yatırılarak 13.7.2006 tarihinde KBB Uzmanı Dr. M. D. ve anestezi uzmanı Dr. D. Ç. tarafından adenotonsilleklomi ameliyatına alındığı, ameliyattan önce yapılan tetkiklere ameliyata engel bir durumunun olmadığının belirlendiği, ancak ameliyat esnasında müteveffada aniden bradikardi gelişmesine bağlı olarak kardiakarrest oluştuğunun anlaşılması üzerine hastanın Erzurum Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesine sevkedildiği, ancak Erzurum Araştırma Hastanesine ulaştıklarında doktorların çocuğun ölmüş olduğunu belirtmeleri üzerine çocuğun geri getirildiği, ailenin Ağrı Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunmasının ardından, Ağrı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ölüm sebebinin belirlenmesi için cesedin Trabzon Adli Tıp Kurumu Grup Başkanlığına gönderildiği, Trabzon Grup Başkanlığının 1.12.2006 tarih ve 698-405 Sayılı otopsi raporunda, ölüm sebebinin anlaşılmadığının açıklandığı, bunun üzerine ölüm sebebinin anlaşılması için cesedin gönderildiği Adli Tıp Birinci İhtisas Kurulu’nun 23.11.2007 tarih ve 3257 Sayılı raporunda; çocuğun ameliyatı sırasında ani gelişen bradikardi ve buna bağlı gelişen akciğer ödemi sonucu öldüğü ancak bradikardiye yol açan nedenlerin ise belirlenemediğinin belirtildiği, Ağrı Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 14 01.2000 tarihli yazısıile, çocuğun ölümünde ameliyatı yapan doktorlar ve hemşirelerin kusuru bulunup bulunmadığının tespiti için dosyanın gönderildiği Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan 7.5.2008 tarihli raporda da; çocuğun ameliyatı sırasında ani gelişen bradikardi ve buna bağlı gelişen akciğer ödemi sonucu öldüğü ancak bradikardiye yol açan nedenlerin ise belirlenemediği, yapılan ameliyat ve anestezi sırasında verilen ilaçların doz ve niteliklerinin tıp kurallarına uygun olduğunun belirtildiği, davacılar tarafından 17.4.2007 tarihinde yapılan başvurunun reddi üzerine maddi ve manevi tazminat istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, İdare Mahkemesince, davacının tedavisinde hizmet kusuru bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan alınan 3.12.2009 tarihli raporda sonuç olarak; çocuğun ölüm sebebinin ani gelişen kalp durması ve akciğer ödemi olmasına karşın akciğer ödemi ve bradikardiye yol açan nedenlerin saptanamadığı, ancak çocuklarda yapılan ameliyat sırasında % 15 oranında ani kalp durmasına bağlı ölüm gerçekleşebileceğinin tıp literatüründe kayıtlı olduğu, ameliyat öncesi yapılan tetkiklerin incelenmesinden müteveffa çocuğun ameliyata engel bir durumunun mevcut olmadığı, anestezi sırasında verilen ilaçların doz ve niteliklerinin tıbbın gereklerine uygun olduğu, ameliyatı gerçekleştiren sağlık personeline ait bir kusur bulunmadığının tespit edildiği belirtilmektedir.
Öte yandan, olayla ilgili olarak Ağrı Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma dosyasının ve idarece yapılan soruşturma dosyasının incelenmesinden, davacıların yakını F. A.’ın 13.7.2006 tarihinde yapılan ameliyatında bademcikler alındıktan sonra hastada aniden bradikardi ( kalp atımının düşmesi ) gelişmesine bağlı olarak kalbinin durduğu, acil müdahale sonrası tekrar çalıştırıldığı, hastanede yoğun bakım ünitesi olmaması sebebiyle Erzurum Atatürk Üniversitesi Hastanesine sevkine karar verildiği, hastanın ambulans ile hemşire refakatinde, doktor olmaksızın sevki sırasında yine kalbinin durduğu, Erzurum Atatürk Üniversitesi Hastanesine ulaştıklarında ise ölmüş olduğunun tespit edildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta hem olayın gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan Ambulanslar ila Özel Ambulans Servisleri ve Ambulans Hizmetleri Yönetmeliği, hem de hastanın durumu gereği Ağrı Devlet Hastanesi’nden Erzurum Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesine sevki sırasında ambulansta doktor bulundurulması gerekirken, sadece hemşire refakatinde sevk edilmesi hizmet kusuru oluşturmaktadır.
Buna göre davacıların yakınlarının ölümü sebebiyle davalı idarenin tazmin sorumluluğu bulunduğundan davacıların maddi ve manevi zararlarının tazminine karar verilmesi gerekirken, aksi yönde verilen mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, 2577 Sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacıların temyiz isteminin kabulüyle Erzurum 1. İdare Mahkemesi’nin 2.6.2010 tarih ve E: 2007/1077; K:2010/671 Sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, 2577 Sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.06.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY:
İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından temyiz isteminin reddi ile Mahkeme kararının onanması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.