KONU SADECE FOTOKOPİ DEĞİL
Yasalar değişti, yönetmelikler yapıldı ve kamuoyuna tanıtımlar yapıldı. Evet UYAP kullanıyoruz ve sözde bütün belgeler Uyap ortamına yükleniyor. Bazen sistem çöküyor ve bazen de kurumlardan gelen belgeleri açamıyoruz. Adliye binalarında olduğu gibi vatandaş ve avukatların bunlara ulaşması pek düşünülmeyebiliyor. Memurun açması yeterli görülebiliyor. Mahkeme de “uyaptan baksaydınız” deyip sorumluluğu üzerinden atabiliyor. Bundan olsa gerek artık dosyadan örnek (uygulamada “fotokopi almak”) bile zor hale geldi. Uyap’a her evrak yüklenmediği malum. Yine tedbiren fiziki dosyadan örnek almak zorunda kalıyoruz. Esasen Uyap’a evrak yüklememek memurun görev ihmali. Peki bu konudaki itiraz dilekçelerimize ne cevap veriliyor : “avukat bey personelimi neden şikayet ettiniz”. Bunun için de günümüz telefonları ile örnek almak mümkün iken zorunlu olarak baro odaları ve fotokopi odalarına yönlendirme yapılmasına itiraz ediyoruz. Baro başvursun demiyoruz! Sorumluluk alarak Hukuk İşleri Genel Müdürlüğüne, Baroya, TBB’ye, mahkemeye ve Adalet Bakanlığına başvuru yapıyoruz. Mevzuatı ofisimizde inceledik ve sadece fotokopi değil “benzeri yollarla örnek alma” şeklinde ifade geçtiğini tespit ettik. O halde burada haklı bir itiraz konusu mevcuttur.
2011 yılında başlayan on yıllık avukatlık meslek hayatımda mesleğe dair birçok konuda bolca gözlemlerim oldu. Bunları sizlerle paylaşmak istiyorum: Sorumluluk hissetmediğimiz ve itiraz etmediğimiz her konuda hukukta olmayan teamüllerin bize dayatıldığına şahitlik ediyoruz. Avukatlar olarak sadece sayı üstünlüğü değil de bu teamülleri yıkarak küçük de olsa hukukun/adaletin tesisine çalışmalıyız. İçimizden bir ses “ o kadar sorun var bununla mı uğraşacağız” diyor. Adeta “ur” gibi olan bu düşünce bizi umulmaz bir sessizlik ve tepkisizliğe itiyor! Fakat silsile halinde bu vurdumduymazlık/tepkisizlik/sessizlik bizi eritip bitiriyor. “Yargının üç sacayağından biriyiz” demek diğer iki sacayağının da aynı fikirde olduğunu göstermiyor. Ne yazık ki “bireysel sorumluluk” hissetmek yerine “barolara” “siyasete” topu atarak yanlışlarla dolu değirmene su taşıyoruz. Oysa şu itirazları yapsak kendimizi mesleğimizle o kadar iyi hissedeceğiz ki! İçimizdeki sinmişlik duygusunun yok olmasına taşınan bir damla su bile bizi rahatlatacak.
Geçen gün girdiğim bir ağır ceza dosyasında mahkeme reisi “kaldıracaksın bu usul falan işlerini” dedi. Duruşmada karar vermemesine rağmen tanıklara tebligat çıkarmasına “tanık sorgulama hakkı” ve “adil yargılanma hakkının ihlali” nedeniyle itiraz dilekçesi yazmıştım. Atıf yaptığı mesele buydu. Ben de “geriye ne kalır ki” diye karşılık verdim. İşte hukukun geldiği nokta! İtiraz etmediğimiz her “haksız işlem”önümüze adaletsizlik gerekçesi olarak geliyor ve “teamül” adı altında bize dayatılıyor. Usulsüz işlemler konusundaki itirazlara mahkeme heyetleri dahi gülüyor. Yaptığımız bir itiraz cılız ve bireysel olarak kabul edilebiliyor. Sayısıyla övündüğümüz avukatların sayısından ve oluşturduğu kamuoyundan hiçbir çekince yok ne yazık ki. Bir ceza yargılamasında hakim tarafından “ihsası rey” umursanmadan “ama yapmış” denilebiliyor rahatlıkla . Soruşturma aşamasındaki usulsüz işlemler hakkında yaptığımız itirazlar hakkında “Devletimizin polisi ve askeri konusunda dikkatli konuşalım” diye uyarılabiliyoruz. Bu itirazlarımız hakimin zoruna gidebiliyor. Bu konu beni üzmez. On yıldır ısrarla mevzuat dayanakları ile itirazlarımı yaparım ve eğitimlerimde de anlatırım. Öğrenmeyi öğretmek ve itiraz etmenin hissiyatını yaşatmak en büyük mesleki sorumluluk mottom. Bu minvalde şahsım adına avukat olarak gördüğüm tüm usulsüzlüklere (tabi biraz da çekinerek) itiraz ediyorum. Bazen niyetim sadece “Birileri itiraz ediyor buna dikkat edelim” desinler şeklinde olabiliyor. Bir sorumsuzluk karinesi olan durumun parçası olmamak adına yapıyorum bazen de. Bilindik sözdür “itiraz etmek erdemdir”. Buna tüm gönlümle inanıyorum. Peki bunun sonuçlarına katlanabiliyor muyuz : tabi ki hayır ve fakat bedelini çok kere ağır ödüyoruz. Avukatları sindiren de sanırım bu. Peki biz susarsak kim konuşmaya cesaret edebilir. Hukuku tahsil eden korkarsa kimden medet beklemekteyiz. Avukatlık ve gazetecilik bu yüzden çok riskli meslekler değil mi? Avukatlar olarak yargı içinde gördüklerimizi dilekçe adını verdiğimiz edebi/hukuki eserlerimize taşımamız gerekiyor. İtiraz etmek boşuna yapılmış bir tavır değildir. Küçük bir adımdır. Ama fizikteki “kelebek etkisi” denilen kavram nazara alındığında büyük bir adımdır. Saygılarımla
AV.ŞAHİN ÇARŞANBALI