0

İçişleri Bakanlığı AYM İptaline Rağmen Hala İdari Tahdit Kayıtlarını Kaldırmıyor

Bilindiği üzere AYM kararı ile idari tahdit kayıtlarının yasıl temeli kalmamıştır. Fakat açtığımız davalar devam ediyor. İçişleri Bakanlığına AYM kararına dair dilekçemizi KEP ile göndersek de hala idari tahdit kayıtlarını kaldırmamakta direniyor. Bu değişiklikten önce de Pasaport Kanunu 22.Maddesi keyfi yorumlanıp listeler üzerinden mahkeme kararı olmadan yasak uygulanıyor. İçişleri Bakanlığı tarafı matbu dilekçelerle hiçbir somut gerekçe sunamadan mahkemelere cevap dilekçesi gönderiyor. Vatandaş yargılama giderleri ve avukatlık ücretlerine maruz kaldığı gibi Devlet kasasından açık hukuk kuralları ve yargısal içtihatlara rağmen para çıkıyor. Bu sorumsuzluğun Devlet duruşu ile ilgisi yoktur. Hangi hukuk müşaviri bu aklı veriyor ise yanlış yapıyor. Devlet idaresi bile isteye ve yargısal içtihatlara rağmen hukuk ihlali yapmamalı. Bu aşamadan sonra artık kamu görevlilerine doğrudan tazminat davası ve suç duyurularına başlayacağım. Hakimlik ve memurluk güvencesi kimsenin ihmallerine perde olamaz.

Devam eden davada yazdığım dilekçeyi paylaşıyorum.

(Bir Avukat olarak topluma ve meslektaşlara en büyük faydamın uygulamadan örnekler paylaşmak olduğuna inanıyorum. Akademik kariyer yapan meslektaşlarmıız ve öğretim üyeleri zaten teori çalışması ve paylaşımı yapıyor. Mahkemelerin ve idarelerin gerçek davranışları ve bunlara karşı avukatların mücadelesini paylaşarak mücadelenin paydaşı olmak isteyen sorumlu vatandaşlar ve örneklere ihtiyaç duyan meslektaşlar için bu paylaşımlar devam edecektir.)

 

 

Dava cezasını tamamlamış müvekkilin pasaport almak için İzmir İl Nüfus Müdürlüğüne pasaport başvurusu yapması ile başlamıştır. Hikayenin geri kalan kısmı dava dilekçesinde anlatılmıştır. 

 

 

DAVA DİLEKÇESİ 

 

 

ANKARA ( )  İDARE MAHKEMESİNE
   YD TALEPLİDİR
ADLİ YARDIM TALEPLİDİR
DAVACI :
VEKİLİ : Av. ŞAHİN ÇARŞANBALI – 41587
   Cevizli Mah. Ulubey Sk. No. 4/A Nursanlar-1 Plaza
   D.51 Kartal/İST  TEL +90 216 706 52 85 / EMAİL:
   KEP: sahin.carsanbali@hs03.kep.tr
DAVALI : 1- İÇŞLERİ BAKANLIĞI
    T.C. İçişleri Bakanlığı, Bakanlıklar/ANKARA
2-İzmir Valiliği
ANA BİNA: İzmir Valiliği Anafartalar Cad. No:2 Konak-İZMİR
KONU                                 : Davacı müvekkilin 04.01.2024 tarihli zımnen reddine ilişkin davalı idare işleminin iptali talebidir.
TEBELLÜĞ TARİHİ : Dilekçenin süre yetki bölümünde izah edilmiştir. 04.01.2024 tarihinde davalı İzmir İl Müdürlüğüne tebliğ ettirilen dilekçe ile dava süreci başlatılmıştır. Süreç İyuk 11.maddesi ile müvekkilin idari karar şerhini kaldırma talebi ile başlatılmıştır.
AÇIKLAMALAR
OLAY
Müvekkil pasaport almak amacıyla davalılardan İzmir İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğüne başvurduğunda kendisine ilişkin idari tahdit kararı olması nedeniyle pasaport verilemeceği söylenmişti.
Bunun üzerine müvekkil 04.01.2024 tarihinde  İzmir İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğüne ulaşan bir dilekçe vererek İYUK 11.madde anlamında idari kararın kaldırılmasını talep etmiştir. (Ek: Müvekkilin verdiği dilekçenin imzasız örneği, dilekçe posta ile gönderilmiştir.)
Müvekkilin dilekçesine  İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü tarafından 09.01.2024 tarihinde cevap verilmiştir. Bu cevapta (dilekçe ekinde mevcuttur) müvekkilin dilekçesinin Nüfus ve Vatandaşlık Genel Müdürlüğüne gönderildiği belirtilmiştir.
Davalıların temelden yoksun ve hukuka aykırı idari işlemi nedeniyle müvekkil Anayasa 23.maddesinde düzenlenen seyahat hürriyetini kullanamamakta ve işbu davanın açılması zarureti bulunmaktadır.
SÜRE VE YETKİ
Dava İYUK 7.madde kapsamında 60 günlük süre içinde açılmıştır.
60 gün süre başlangıcı tarafından dilekçeyi teslim alan  İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğünün yazısından anlaşıldığı üzere 04.01.2024 tarihinden itibaren 30 günlük süre kabul edilerek 05.02.2024 tarihinde bu süre başlamaktadır.
Diğer husus ise  İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğünün cevabı İYUK 11.madde anlamında bir cevap kabul edilir ise 09.01.2024 tarihinden itibaren İYUK 7.madde anlamında 60 günlük süre başlayacaktır.
Biz tartışmaya mahal vermemek adına her iki hususu da değerlendirerek davamızı 13.02.2024 tarihinde açmış bulunmaktayız. Davalı idarenin cevabı İYUK 11.madde kapsamında cevap sayabileceğimiz gibi 30 günlük sürede talep yerine getirilmediği için dava süresinin başladığını kabul edebiliriz. Biz her iki unsuru değerlendirerek davamızı süresinde açmış bulunmaktayız. Davamız süresindedir.
Yetkili mahkeme bakımından davalılardan İçişleri Bakanlığı tedbiri koyan taraf, Nüfus ve Vatandaşlık Genel Müdürlüğü işlem emrini veren taraf  ve  İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü bunu uygulayan taraf olabilir. Fakat bunların işlemleri bakımından şeffaflık olmadığı ve işlemler soyut, hukuka aykırı ve toplu olarak yapıldığı için davacı taraf olarak belirsizlik karşısında Ankara İdare Mahkemelerinin yetkili olduğu açıktır. Kaldı ki birden fazla davalı olması ve bunlardan birinin bulunduğu yerin de yetkili olduğu kabul edersek yine Ankara İdare Mahkemelerinin yetkili olduğunu anlamaktayız.
Benzer bir taleple İstanbul 12.İdare Mahkemesinde açmış bulunduğumuz davamızda mahkemece İçişleri Bakanlığının bu işlemde etkisi olması nedeniyle davanın Ankara İdare Mahkemelerinde açılması gerektiği nedeniyle yetkisizlik kararı verilmiştir. Bu kararı emsal olması bakımından dilekçemizde eklemekteyiz. (Müvekkil gizliliği bakımından davacı kısmını gizlemekteyiz. Mahkeme gerek görür ise asıl halini gönderebiliriz. Karekod üzerinden doğrulama yapılabilir)
DAVALILARIN İDARİ KARARA İLİŞKİN İŞLEMİNİN İPTAL SEBEPLERİ
Davalıların yaptığı idari işlem Anayasa ve AİHS hükümlerine aykırıdır.
Bu işlem aynı zamanda Danıştay ve Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırılık teşkil eder.
Davalı idarelerin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen KHK hükümlerine göre yaptıkları idari şerh işlemlerine Pasaport Kanunu 22.maddesini bilinçli olarak yanlış yorumundan kaynaklı bu işlemin hukuka aykırı olduğunda şüphe yoktur.
Müvekkil hakkında Fetö isnadı ile yargılama ……..Ağır Ceza Mahkemesinde yapılmış ve ceza infaz edilmiştir. Müvekkil mevcut durumda denetimli serbestliktedir. Herhangi bir mahkeme kararı ile yurt dışına çıkış yasağı mevcut değildir.
KHK hükümlerini iptal eden Anayasa Mahkemesinin yapmış olduğu vurgu Anayasa 23.maddedeki özgürlüğün ancak hakim/mahkeme kararı kısıtlanabileceğine ilişkindir. Fakat davalı idareler soyut, keyfi ve kötü niyetli olarak Pasaport Kanunu 22.maddesindeki yetkiyi kötüye kullanarak müvekkil hakkında idari karar adı altında bir tedbir koydukları için müvekkile pasaport verilmemektedir.
Davalı idarelerin bu şekildeki işlemi müvekkile özel olmayıp KHK hükmündeki ilgili kısımların iptali karşısında kanunu dolanmak isteyen davalılar emniyete yazı yazarak durumu bildirmiş ve herkesin KHK hükmü iptali nedeniyle idari karar şerhinin kaldırılacağını yazmıştır. Emniyet ise binlerce kişilik liste vererek bu kişilerin genel güvenlik tehdidi oluşturduğunu beyan etmiştir. Bu yazışmalar Ankara 10.İdare Mahkemesine gönderilmiştir. Bu davalılaran KHK döneminden beri var olan keyfi tutumlarını devam ettirme çabasını ortaya koymaktadır. Bu nedenledir ki mahkemenizce davalıların cevapları beklenmeden Yürütmeyi Durdurma kararı verilmesini talep ediyoruz. Skandal niteliğindeki bu yazışmalar uzun süre Uyap ortamına taranmaktan dahi imtina edilmiş ve ısrarlı taleplerimiz ile tarafımıza ulaştırılmıştır. Davalıların müvekkilin dilekçesi hakkında emniyet birimlerine sorması da mevcut kısıtlamayı prosedür içinde eriterek müvekkili yıldırmaktan ibarettir. İdareler bir kamu kurumu olup vatandaşa karşı önyargılı, dışlayıcı, eşitliğe aykırı, Anayasal hürriyetleri ihlal eden şekilde davranışta bulunamaz. Bu müvekkil bakımından tazminat ve şikayet hakkını doğrurur. Bu haklarımız saklı kalmak kaydıyla öncelikle işlemin iptali için mahkemenizde dava açma gereği hasıl olmuştur. Mahkemenizce YD kararı verilerek müvekkilin mağduriyetinin acil olarak giderilmesini talep ediyoruz.
Müvekkilin Anayasa 23.maddede haiz olan hakkı davalıların keyfi tutumları ile soyut gerekçelerle, zaten mahkeme önünde incelenmiş sebeplerle engellenmesi mümkün değildir. Mahkeme önündeki konuda yurt dışına çıkma konusunda sakınca bulunan kişiler hakkında gerekli kararı mahkeme verecektir. Müvekkil hakkında şu anda herhangi bir mahkeme olmadığı gibi davalı idarelerin gösterebileceği somut bir gerekçe de bulunmamaktadır. Yeniden yargılama yasağı karşısında yeniden yargılama dahi yapılamayan olayları benzer davalarda idare mahkemelerine matbu olarak gönderen davalılar niyet okuması yapmak suretiyle Türk Vatandaşlarının anayasal haklarını ihlal etmektedir.
Davalıların benzer davalarda verdikleri cevaplar matbu olup kişiye özel değildir. Zira bu işlemler de emniyet tarafından verilen fişleme listesine göre yapılmış olup kişiye özel değildir.
Davalıların amacı AYM tarafından Anayasa ve uluslararası hukuk normları çerçevinde verilmiş kararı bypass etmek için 90’lı yıllardan beri uygulamasına rastlamadığımız Pasaport Kanunu 22.maddesi işletilmekte ve ülkemizi hukuk adına utanç verici duruma düşürmektedir. Türkiye bir hukuk devleti olup idarenin mahkeme kararlarını yok sayan tutumları verilecek YD kararları ile engellenmeli ve vatandaşa ihlal edilen hakkı için tazminat kararları da ayrıca verilmelidir. Aksi bir durum idarenin sonsuz bir döngüde vatandaşın var olan haklarını gasbetmesi anlamına gelecektir. Vatandaşın yargıya olan güveni için idarenin keyfi tutumu karşısında mahkemelerce ivedi YD kararları verilmesi gereği açıktır.
Beyanlarımızın ispatı adına davalılardan mahkemenizce müvekkil adına yapılan işlemin dayanağı olan belgeyi, tahdit konulan ekran görüntüsünü, işlemin dayanağını teşkil eden emniyet ve genel müdürlük arasındaki yazışmaların istenmesini talep ediyoruz. Burada skandala imza atan davalıların tüm kötü niyeti ortaya çıkacak ve idari işlemin ; amaç, konu, yetki, sebep yönlerinden iptal edilmesi gerektiği mahkemenizce de rahatlıkla görülecektir.
Pasaport Kanunu 22.maddesine göre idarenin tutumları yargı içtihatları ve doktrinde makalelere konu olmakta ve bu maddenin açıkça Anayasa hükümlerine aykırı olduğu ittifakla ifade edilmektedir.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 31.01.2013 tarihli, 2008/921 E. ve 2013/314 K. sayılı kararında; Pasaport Kanunu m.22/1 ile yurtdışına çıkmaları genel güvenlik bakımından sakıncalı bulunanlara idari işlemle pasaport veya seyahat vesikası verilmemesinin mümkün kılındığı, bu düzenlemenin Anayasanın 23. maddesinde 2010 yılında yapılan değişikliğe aykırı olduğu, Anayasa m.23 değişikliği ile seyahat hürriyetinin alanının genişletildiğini, Anayasa m.177/e uyarınca bir konuyu açık ve ayrıntılı düzenleyen Anayasa hükmünün doğrudan somut olaya uygulanabileceği belirtilerek, hakim kararı olmadan idare tarafından bireylerin yurtdışına çıkma hürriyetinin kısıtlanamayacağı belirtilerek, aksi yönde davalı idare işleminin ve davanın reddi kararının hukuka aykırı olduğuna karar verilmiştir.  (https://sen.av.tr/tr/makale/pasaport-tahdidinde-“memleketten-ayrilmalarinda-mahzur-gorulenler”-kriterinin-anayasaya-aykırılıgı)
AİHM kararları bağlamında seyahat hürriyeti geniş yorumlanmakta ve keyfi kısıtlamalar “özel hayat” ihlali bağlamında değerlendirilmektedir. AİHS 8.maddesi özel ve aile hayatına saygı başlığı altında mevcut olan düzenlemesinde bu hakka kamu müdahalesinin ancak yasayla öngörülmüş ve demokratik, toplumsal, ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması halinde mümkün olabileceğini düzenlemiştir. Yine sözleşmenin ülkemizin tarafı olmadığı 4 nolu protokolüne göre serbest dolaşım özgürlüğü bu maddeye paralel olarak düzenlenmiştir.AİHM tarafından özel hayat oldukça geniş olarak yorumlanmaktadır. Özel hayata saygı hakkına kamu makamlarına keyfi şekilde müdahale etmesinin önlenmesi 8.maddesi kapsamında değerlendirilmektedir. Bu nedenle yerel mahkemeler Anayasamızın 90.maddesi gereği ülkemizin tarafı olduğu AİHS hükümleri ve buna bağlı olarak AİHM kararlarını dikkate almak zorundadır.
AİHM’in önüne gelen olaylarda verdiği bir olayda verdiği karar “Davalı idarenin hiçbir gerekçe göstermeden ve müvekkile de hiçbir tebligat yapmadan sınırötesi serbest dolaşım hakkının ihlali söz konusudur. (Emsal AİHM kararı : İletmiş/Türkiye, Paşaoğlu/Türkiye kararı, benzer mahiyette Baumann/Fransa, Sissanis/Romanya kararı)” şeklindedir.
Dava dilekçemizde de atıf yaptığımız üzere Anayasa Mahkemesinin KHK hükmünün ilgili kısımlarını iptal ettiği kısma değinmekte fayda görüyoruz. Davalı İçişleri Bakanlığı KHK hükümlerine göre hukuka aykırı olarak toptancı yaklaşımla haklarında soruşturma ve kovuşturma olan onbinlerce kişi hakkında “idari karar” adı altında “mahkeme kararı olmaksızın” geliştirdiği uygulamayı ve bu uygulamanın dayanağı olan Pasaport Kanununun Ek-7 maddesi  Anayasa Mahkemesi’nin 2019/114 Esas 2021/36 Karar sayılı ve 03.06.2021 tarihli kararı ile iptal edilmiştir. İlgili maddenin bentlerini bağlayan hükmün “…haklarında aynı nedenlerden dolayı; devam etmekte olan herhangi bir idari veya adli soruşturma veya kovuşturma bulunmayanlara, kovuşturmaya yer olmadığına, beraatine, ceza verilmesine yer olmadığına, davanın reddine veya düşmesine karar verilenlere, mahkûmiyet kararı bulunanlardan cezası tümüyle infaz edilenlere veya ertelenenlere, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilenlere,…” bölümünün ve “…kolluk birimlerince yapılacak araştırma sonucuna göre…” ibaresinin de Anayasa’ya aykırı olduğuna kanaat getirilmiştir. Söz konusu iptal kararı; 14.07.2021 tarih ve 31541 sayılı Resmi Gazetede yayınlamış ve bu tarihten 1 yıl sonra, 14.07.2022 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Dava konusu ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin başka bir yorumunda : “Davalının terör örgütleri ile mücadele kapsamında alınan tedbirler nedeniyle pasaport vermedikleri olasılığı karşısında özel hayata saygı hakkına yapılan müdahalenin kamu düzeni ve milli güvenliğin sağlanması meşru amacına dayanması, orantılı olması ve keyfi olmaması gerekir. Oysa davalının işlemi demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırıdır. Bu işlem zorunlu bir toplumsal ihtiyacı da karşılamamaktadır. (Emsal AYM Kararı : Ferhat Üstündağ B.No. 2014/15428)” şeklinde ifadelerden de davalılarının da toplumsal ve yasal duruma aykırı işlemlerinin ivedi şekilde iptali gereklidir.
Anayasa Mahkemesi 2018/36451 Sayılı Bireysel Başvuru dosyasında 27.10.2021 tarihinde vermiş olduğu kararda başvurucunun havalimanında pasaportuna el konulduğu, yeni pasaport verilmediği yönündeki olayda soyut gerekçelerde savcılık tarafından verilen tahdit talimatının KHK hükümleri yürürlükte iken dahi iptal edilmesi gerektiği, soyut gerekçelerle pasaport tahdit/iptal/verilmeme işlemi yapılmayacağı,  sadece soruşturma olmasını dahi soyut olarak kabul ederek başvurucunun başvurusunu kabul etmiştir.
Davalı idarelerin şu an uygulamakta olduğu Pasaport Kanunu 22.maddesi ile ilgili çok az sayıda içtihat bulunması dahi bu maddeyi Anayasaya aykırı olduğu için hiç işletmediğini göstermektedir. Bulabildiğimiz kararlardan biri şöyledir : “Anayasayla teminat altına alınmış bulunan yurtdışına çıkma özgürlüğünün 5682 sayılı Pasaport Kanunun 22. maddesi uyarınca kısıtlanabilmesi, ancak kanunda belirlenmiş olan; mahkeme kararı, genel güvenlik bakımından yurtdışına çıkmasının mahzurlu olduğunun tespiti ve vergi borcu bulunması nedeniyle mümkün olabilecektir. Dava konusu uyuşmazlıkta; yurtdışına çıkması konusunda mahkemelerce bir tahdit konulmayan davacının, devam etmekte olan davaları nedeniyle, davalı idarece, yurt dışına çıkmasının sakıncalı bulunarak dava konusu işlemin tesis edildiği anlaşılmakta olup, yasanın idareye bu konuda verdiği yetki çerçevesinde ancak davacının yurtdışına çıkmasının genel güvenlik bakımından mahzurlu olduğu yolunda bir tespit bulunması halinde tesis edilebilecek işlemin böyle bir dayanağının bulunmadığı anlaşılmaktadır. (DANIŞTAY 10. DAİRE Esas Numarası: 1999/3880 Karar Numarası: 2000/2234 Karar Tarihi: 04.05.2000)”
Bu kararda da belirtildiği üzere davalıların sadece emniyetin soyut yazısına göre yurt dışına çıkışı engellemesi mümkün değildir.
Müvekkilin durumu ile tamamen aynı olan başka bir Danıştay içtihatı ise şöyledir: “Davacının pasaport verilmesi isteğinin reddine ilişkin davalı idarenin işleminin iptali istemiyle açılan dava sonunda, Gaziantep İdare Mahkemesince, dava ve işlem dosyasının incelenmesinden, davacının Dev-Yol örgütüne girmek suçundan yargılandığı ve neticeden 5 sene ağır hapis cezası ile tacziyesine ve müebbeten kamu hizmetlerinden yasaklanmasına karar verildiği, cezasını çekerek serbest bırakıldığı pasaport istemi üzerine hakkında yaptırılan tahkikat sonucunda, “halen geçerli bir iş yapmadığı, eski siyasi faaliyetlerini sürdürmeye meyilli olduğu eski örgüt mensuplarıyla çok yakın ilişkiler içerisinde bulunduğu, fırsat bulunduğundan ideolojik faaliyetlerde bulunacağı, pasaport aldığında yurtdışında devlet aleyhine olumsuz yönde propagandalar yaparak iltica talebinde bulunacağı yaptırılan tahkikattan anlaşılmıştır.” gerekçesine dayanarak Valilikçe pasaport verilip verilmiyeceğinin İçişleri Bakanlığına sorulduğu, 5682 sayılı Pasaport Kanununun değişik 22. maddesine göre, pasaport verilmesinin sakıncalı olduğu, tahdit fişi tanzim edilerek pasaport talebinin yerine getirilmemesinin Bakanlıkça Valiliğe bildirilmesi üzerine talebinin reddedildiğinin anlaşıldığı, cezasını çekerek tahliye olan davacı hakkında devam eden soruşturma ve kovuşturma bulunamadığı, tahliye olduktan sonra da genel güvenliği bozucu faaliyete katıldığına ilişkin somut bir belirleme olmadığı, soyut ifadelere dayanılarak pasaport isteğinin reddi yolundaki işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiştir .(DANIŞTAY 10. DAİRE Esas Numarası: 1991/2401 Karar Numarası: 1993/1941 Karar Tarihi: 17.05.1993)”
Bu karar da benzer mahiyette olup idarenin keyfiliğini reddetmektedir. Somut bir belirleme gerekli olup bu maddeyi 90’lı yıllardan beri işletmeyen davalıların şu an böyle bir gereklilik duyması manidardır. Mahkemelerin konusuna giren olaylarda idarenin keyfi olarak Anayasal hürriyetleri engellemesi mevzuat ve içtihat bakımından mümkün olmadığı gibi doktrinde de bu husus sıklıkla eleştirilmektedir. İdare geliştirdiği uygulamada tamamen hukuk dışı olup hukuk camiasında yalnız kalmaktadır.
YÜRÜTMEYİ DURDURMA TALEBİMİZ
Dilekçemizde belirttiğimiz hukuka aykırılıklar, davalıların binlerce kişi hakkında toptancı yaklaşımı, soyut olduğu tek seferde işlem yapılmasından belli olduğu, müvekkilin Anayasal hakkının dava sürecinde kısıtlanmaması gerektiği, davalıların benzer davalarda matbu cevaplar verdiği, AYM kararının dolanılmaya çalışıldığının sabit olduğu, İYUK 27.maddesi gereği açık hukuka aykırılığın mevcut olduğu, pasaport alım sürecinin kendi içinde 2 ayı bulması nedenleri ile davalıların matbu olacağı kesin olan ve müvekkile özel olmayan cevapları beklenmeksizin Yürütmeyi Durdurma kararı verilmesini talep ederiz.
ADLİ YARDIM TALEBİMİZ
Müvekkil cezaevinden bir iki ay önce denetimli serbestlik olarak çıktığından dava masraflarını karşılayacak imkana sahip değildir. Mahkemece bu aşamada müvekkili harç ve masraflardan mahrum tutmasını talep ediyoruz.
Müvekkilin henüz maddi imkanı yoktur. Eş ve çocuğuna bakmaya çalışmakta ve hayata yeni adapte olmaya çalıştığı için mahkeme masraflarını ödeme gücü bulunmamaktadır.
HUKUKİ DAYANAKLARIMIZ : Özel hayat ve haberleşme hürriyetine dair Anayasa 20 ve 23.maddeleri ile ilgili tüm maddeler , özel hayata saygı bakımından AİHS 8.maddesi, Anayasaya aykırı olduğu açık olan Pasaport Kanunu 22.maddesi, İyuk 10, 7, 27 ve sair usul hükümleri,
DELİL TALEPLERİMİZ
Beyanlarımızın ispatı adına davalılardan mahkemenizce müvekkil adına yapılan işlemin dayanağı olan belgeyi, tahdit konulan ekran görüntüsünü, işlemin dayanağını teşkil eden emniyet ve genel müdürlük arasındaki yazışmaların istenmesini talep ediyoruz
İdarenin cevabi yazısı (Ekte sunulmuştur)
Örnek karar : Aynı konulu iptal kararı için : Ankara 10.İdare (isim bilgileri gizlenmiş olup, karekod ile evrak doğrulama yapılabilir)
Örnek karar : yetkisizlik : İstanbul 12.İdare Mahkemesi  (isim bilgileri gizlenmiş olup, karekod ile evrak doğrulama yapılabilir)
SONUÇ VE TALEP : Yukarıda detaylı, gerekçeli ve kapsamlı olarak ifade ettiğimiz üzere (dilekçe içindeki taleplerimiz geçerli olmak üzere özetle taleplerimiz şöyledir);
Davacı müvekkilin …1.2024 tarihli zımnen reddine ilişkin davalı idare işleminin iptali talebidir.
Yürütmeyi durdurma kararı verilmesi ,
Adli Yardım talebimizin kabulü,
Yargılama giderleri ve avukatlık ücretlerinin davalılar üzerinde bırakılmasını saygıyla arz ve talep ederiz. 13.02.2024
DAVACI VEKİLİ
AV.ŞAHİN ÇARŞANBALI
EK
Müvekkilin verdiği dilekçenin imzasız örneği, dilekçe posta ile gönderilmiştir.
 İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü tarafından gönderilen cevabi yazı
İstanbul 12.İdare Mahkemesi kararı
Ankara 10.İdare Mahkemesi iptal kararı

 

 

 

Bu dilekçemizle başlayan süreçte Ankara 17.İdare Mahkemesi tarafından şu şekilde karar verilmiştir : 

 

” DAVANIN ÖZETİ : Davacı tarafından, pasaportuna konulan tahdit kaydının kaldırılması istemiyle İzmir İl Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Müdürlüğüne yapmış olduğu 04.01.2024 tarihli başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin; hakkında verilen cezanın infaz edildiği, denetimli serbestlikte olduğu, hakkında mahkemece verilmiş yurt dışı yasağı bulunmadığı, hukuka aykırı olduğu öne sürülerek iptali istenilmektedir.

 

SAVUNMANIN ÖZETİ : Dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

 

Karar veren Ankara 17. İdare Mahkemesince, dava dilekçesi ve ekleri 2577 sayılı İdarî Yargılama Usûlü Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

Dava; pasaportuna konulan tahdit kaydının kaldırılması istemiyle İzmir İl Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Müdürlüğüne yapmış olduğu 04.01.2024 tarihli başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

2577 sayılı İdarî Yargılama Usûlü Kanunu’nun 14’üncü maddesinde, idare mahkemelerinde açılacak davalarda dava dilekçesi üzerinde yapılacak ilk inceleme konuları belirlenerek mahkemenin uyuşmazlığın görüm ve çözümündeki “yetki” yönünden değerlendirme yapılacağı belirtilmiş olup; aynı Kanun’un 15’inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde ise yetkili olmayan mahkemelerde dava açılması durumunda ilgili mahkemesince davanın yetki yönünden reddine ve dava dosyasının yetkili idare mahkemesine gönderilmesine karar verileceği düzenlenmiştir.

2577 sayılı Kanun’un 32’nci maddesinde, “(1) Göreve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla bu Kanunda veya özel kanunlarda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması halinde, yetkili idare mahkemesi, dava konusu olan idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir. […]” hükmüne yer verilmiştir.

2577 sayılı İdarî Yargılama Usûlü Kanunu’nda yetki kurallarına yer verilmiştir. Buna göre genel yetki kuralı olarak, dava konusu uyuşmazlığa esas işlemi tesis eden idarenin bulunduğu yer genel yetkili idare mahkemesi olarak belirlenmiştir. Bunun haricinde özel yetki kurallarının tatbiki gereken hâller ise istisna olarak düzenlenmiştir. Bu çerçevede özel yetki kuralının tatbik edilmesi gerekmeyen hâllerde genel yetki kuralına göre hareket edilecektir. Ancak özel yetki kuralının tatbiki gereken durumlarda ise özel yetki kuralıyla belirlenen yerdeki idare mahkemesinin uyuşmazlığın görüm ve çözümünde yetkili olacağı açıktır.

Dava konusu uyuşmazlık, yurt dışına çıkış yasağı kapsamında hakkında idari tahdit konulan davacının, ilgili tahditin kaldırılmasına ilişkin İzmir Valiliği İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğüne yapılan 04.01.2024 tarihli başvurunun Valilik kanalıyla İçişleri Bakanlığına gönderilmesi üzerine zımnen reddine ilişkin işlemin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek yürütmenin durdurulması ve iptali istemine ilişkindir.

Yukarıda yer verilen hükümler uyarınca, dava konusu uyuşmazlığın genel yetki kuralları çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği ve bu hâliyle işlemi tesis eden idarî merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesinin davanın görüm ve çözümünde yetkili olduğuna sonucuna varılmaktadır.

Bu durumda, dava konusu uyuşmazlığın görüm ve çözümünde İstanbul ilinin bağlı bulunduğu İzmir İdare Mahkemesi yetkili olduğundan, 2577 sayılı Kanun’un 15’inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca davanın yetki yönünden reddine ve dava dosyasının yetkili İzmir İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

Nitekim benzer bir uyuşmazlıktaki Danıştay 10.Dairesinin 09/07/2024 tarih ve E:2024/3238, K:2024/2699 sayılı kararı da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Kanunu’nun 14. ve 15/1-a. maddesi uyarınca, davanın yetki yönünden reddine, dava dosyasının bekletilmeksizin yetkili İzmir İdare Mahkemesine gönderilmesine, aynı Kanun’un 15/4. maddesi uyarınca kesin (istinaf /temyiz yolu kapalı) olmak üzere, 25/09/2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

 

 

İzmir 8.İdare Mahkemesi de yetkisiz kararı vererek şu şekilde karar verdi : 

 

Karar veren İzmir 8. İdare Mahkemesi’nce, dava dosyası 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14. maddesi uyarınca incelenerek işin gereği görüşüldü: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14 üncü maddesinin 3 üncü fıkrasının (a) bendinde, dilekçelerin görev ve yetki yönünden ilk incelemeye tabi tutulacağı hükmüne yer verilmiş, 15

inci maddesinin 1/a bendinde; 14 üncü maddenin 3/a bendinde,idari yargının görevli olduğu konularda görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava
dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verileceği hükmü öngörülmüş, Kanun’un 43/1-b maddesinde ise, görevsizlik veya yetkisizlik sebebiyle dosyanın gönderildiği
mahkemenin kendisini görevsiz veya yetkisiz görmesi halinde, söz konusu mahkeme ile ilk görevsizlik veya yetkisizlik kararını veren mahkeme aynı bölge idare mahkemesinin yargı çevresinde ise, uyuşmazlığın Bölge İdare Mahkemesince, aksi halde Danıştay tarafından çözümleneceği kuralıgetirilmiştir. Öte yandan aynı Kanun’un 32. Maddesinde de; ”Göreve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla bu Kanunda veya özel kanunlarda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması halinde, yetkili idare
mahkemesi, dava konusu olan idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir. ” hükmüne yer verilmiştir.

 

Dava dosyasının incelenmesinden, davacı tarafından, hakkında verilmiş her hangi bir yurt dışına çıkış şeklinde adli kontrol kararı olmamasına rağmen idari kararla yurt dışına çıkış yasağı konulduğu belirtilerek İzmir İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü’nesöz konusu tahdit kararının kaldırılması talebineilişkin 04.01.2024 tarihli dilekçenin verildiği, başvuru üzerine İzmir Valiliği İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü’nce dilekçenin Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’ne gönderildiği ve Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün 06/02/2024 tarih ve .. sayılı yazısı ile Emniyet Genel Müdürlüğü’ne görüş sorduğu ve cevaba göre işlem tesis edileceği hususunun davacıya bildirildiği, ayrıca davalı idarenin savunma  dilekçesi ekinde sunulan belgelerden kaldırılması talep edilen tahdidin İçişleri Bakanlığı’nca konulduğu görülmüş olup, davacı tarafından hakkındaki tahdit kararının kaldırılması talebi ile yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptaline karar verilmesi istemiyle açılan iş bu davanın görüm ve çözümünde, yukarıda yer verilen yasal düzenleme uyarınca iptali istenilen işlemi tesis eden İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün bulunduğu Ankara ilinin yargı
çevresi bakımından bağlı bulunduğu Ankara İdare Mahkemeleri’nin yetkili olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle, farklı yargı çevrelerine bağlı olan iki ayrı idari mahkemenin de uyuşmazlığın çözümünde kendilerini yetkili görmemeleri sebebiyle yetkili yargı yerinin belirlenmesi amacıyla dosyanın
Danıştay Başkanlığı’na gönderilmesi gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle; 2577 Sayılı Kanun’un 14. ve 15/1-a maddeleri uyarınca davanın yetki
yönünden reddine, 2577 sayılı Kanun’un 43/1-b maddesi uyarınca yetkili yargı yerinin belirlenmesi için dava dosyasının Danıştay’a gönderilmesine, 11/10/2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. ”

 

 

Ve Danıştay her ne kadar ben katılmasam da şu şekilde konuyu kesin olarak kapattı : 

T.C.

D A N I Ş T A Y

ONUNCU DAİRE

Esas No : 2024/6024

Karar No : 2024/5206

 

 

YETKİLİ YARGI YERİNİN BELİRLENMESİ KARARI

 

Davacı Yunus Emre Oğuz vekili Av. Şahin Çarşanbalı tarafından, müvekkilinin pasaportuna konulan tahdit kaydının kaldırılması istemiyle İzmir İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğüne yapmış olduğu 04/01/2024 tarihli başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle İçişleri Bakanlığına karşı açılan davada, Ankara 17. İdare Mahkemesince verilen, uyuşmazlığın görüm ve çözümünde İzmir İdare Mahkemesinin yetkili olduğuna ilişkin …/2024 tarih ve E:…, K:2024/…sayılı karar ile İzmir 8. İdare Mahkemesince verilen, uyuşmazlığın görüm ve çözümünde Ankara İdare Mahkemesinin yetkili olduğuna ilişkin 11/10/2024 tarih ve E:…, K:…. sayılı karar üzerine ortaya çıkan yetki uyuşmazlığına ilişkin dosya, 2577 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca incelenerek gereği görüşüldü:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 32. maddesinin 1. fıkrasında, göreve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla bu Kanun’da veya özel kanunlarda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması hâlinde, yetkili idare mahkemesinin, dava konusu idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari mercinin bulunduğu yerdeki idare mahkemesi olduğu kurala bağlanmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacı tarafından idari tahdit kararının kaldırılması talebiyle İzmir İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğüne yapılan 04/01/2024 tarihli başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşıldığından, yukarıda anılan yetki kuralı uyarınca davanın görüm ve çözümünde iptali istenen zımnen ret işlemini tesis eden İzmir Valiliğinin bulunduğu yer idare mahkemesi olan İzmir İdare Mahkemesinin yetkili olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde İzmir İdare Mahkemesinin yetkili olduğuna, dosyanın İzmir 8. İdare Mahkemesine gönderilmesine, kararın Ankara 17. İdare Mahkemesine ve taraflara bildirilmesine, 21/11/2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.”

 

Bu karar sonrasında tarafımızca İzmir 8.İdare Mahkemesine şu şekilde bir dilekçe verilmiştir. Dava konusuz kalsa da davalı taraf haksız işlemi ile davanın açılmasına neden olduğu için hala sorumlu olup yargılama giderlerine mahkum edilmelidir.

 

 

İZMİR 8.İDARE MAHKEMESİNE

DOSYA NO :

DAVACI :

VEKİLİ : AV.ŞAHİN ÇARŞANBALI

Cevizli Mah. Ulubey Sk. No.4/A Nursanlar-1 Plaza Kat.8 D.51 Kartal İstanbul Tel. 0216 706 5285

KONU : Dosya tekemmül etmiş olup karar verilmesini talep ederiz. Ayrıca Yürütmeyi Durdurma talebimiz mevcuttur. Kararın yasal dayanağı kalmamıştır.

AÇIKLAMALAR :

Mahkemenize Ankara 17.İdare Mahkemesi tarafından yetkisizlik ile gönderilen dosyada tarafımızca hukuki hata ile dosya kesin olarak mahkemenizin yetkisi ile sonuçlanmıştır. Müvekkil hakkında davalı tarafça da gerekli matbu açıklama yapılmış olup artık ilkesel hale gelmiş yargısal içtihatlarla bu tür bir işlemin iptalinin gerekliliği malumdur. Ayrıca aradan geçen sürede davalının haksız işlemi nedeniyle açmak zorunda kaldığımız davanın yasal dayanağı kalmamış olup halen davalı tarafça müvekkilin idari tahdidi kaldırılmamıştır.

Anayasa Mahkemesinin 24/9/2024 Tarihli ve E: 2024/112, K: 2024/160 Sayılı Kararı (21.11.2024) Resmi Gazete’de yayımlanmış olup davalının işlem dayanağı olan Pasaport Kanunu 22.maddesinin ilgili kısmı iptal edilmiş ve mahkeme kararı olmadan yurt dışına çıkışın engellenemeyeceği ortadadır.

Pasaport veya vesika verilmesi yasak olan haller:

Madde 22 – (Değişik: 28/5/1988 – 3463/3 md.)

Yurt dışına çıkmaları; mahkemelerce yasaklananlara, (…) 20 ve terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı belirlenen yurtdışındaki her türlü eğitim, öğretim ve sağlık kuruluşları ile vakıf, dernek veya şirketlerin kurucu ve yöneticisi olduğu veya bu yerlerde çalıştığı İçişleri Bakanlığınca tespit edilenlere (…)21 pasaport veya seyahat vesikası verilmez.

Davalının AYM kararını da dikkate almayarak sorumluluğunu yerine getirmediği, davanın açılmasına kanun değişmeden önceki Yargısal içtihatlar ve kanuni yoruma göre dahi aykırı davranan işlemi ile sebebiyet verdiği nedeniyle yargı giderleri ve vekalet ücretine tahmin edilmesi ile müvekkil hakkında açılmasına neden olunan dosyada işlemin iptali ile bu kararın kısa sürede verilmesinin mümkün olmaması halinde yürütmeyi durdurma kararı verilmesini talep ederiz. 14.01.2025

DAVACI VEKİLİ

AV.ŞAHİN ÇARŞANBALI

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *